Diabetes Mellitus
Çağımızda sık rastlanan, kronik bir rahatsızlık olan Diyabetes Mellitus insülin hormonu eksikliği ya da etkisizliğidir. Yemek yediğimizde veya içtiğimizde vücutta her şey Glukoza yani şekere dönüşür ve bu sayede günlük aktivitelerimizi yürüten enerjiyi sağlamış oluruz. İnsülinin görevi bu şekeri alıp dokulara, hücrelere dağıtmaktır. İnsülin olmaz ise veya bir direnç söz konusu ise bu şeker organlarımıza ulaşamaz. Daha basit anlatımla, kanımızda bol miktarda şeker oluşur ancak hücrelere gönderilemez. Bir postane düşünelim, ağzına kadar mektupla dolu ama postacılar yok veya grevde. Dağıtım olmayacağı için kimse mektuplarını alamaz. Tabii ki diyabette bu durum yüksek kan şekeri, idrarda bol şeker ve doku-organ hasarları olarak bize yansır.
Diyabet (Şeker Hastalığı)
Tip I ve Tip II olmak üzere iki ana gruba ayrılır:
Tip I : Otoimmün bir durumdur. Vücut direkt olarak kendi pankreasına saldırır, bu durum sonucunda insülin salgısı düşer. Dışarıdan enjeksiyonla insülin verilmesi gerekir. Çoğunlukla çocuklarda
ve adölesanlarda (çocukluktan ergenliğe geçiş) görülür.
Tip II : İleri yaşlarda olur ve bütün diyabetlilerin %90’ı bu durumdadır. Aileseldir ve kilolu insan popülasyonu artışıyla doğru orantılı olarak sayı giderek artmaktadır. Bu durumda pankreas insülin salgılamakta ancak düzgün çalışmamakta, insüline karşı bir direnç durumu oluşturmaktadır.
Belirtiler
Yaygınlığı
Dünyada 150 milyon diyabet hastasının mevcut olduğu tahmin edilmektedir. 2025 yılında bu sayının ikiye katlanması beklenmektedir. Ülkemizde de her 10 kişiden 1 veya 2’sinde diyabet hastalığı bulunmaktadır.
Komplikasyonları
Tedavi
Diyet ve fiziksel aktivite tedavinin ana unsurlarıdır. Toplumda kilolu insan sayısı arttıkça diyabetli hasta sayısı da artmaktadır. Hastaların %50’si ilaçla, kalan kısmı ise insülinle tedavi edilmektedir. Tip I hastalarda sadece insülin kullanılır. Tip II hastalarında hap ve insülin bir arada kullanılır.
Tabii ki ülkemizde ve dünyada gestasyonel diyabet (hamilelik şekeri) de önemli bir yer tutmaktadır. Hamilelerin %5’inde gelişir. Hamilelikteki diyabet erken tespit edilip önlenebilirse doğum sonrası diyabetli sayısı da azaltılabilir.
Bebekteki riskler : Doğum öncesi aşırı ağırlık, doğumda solunum problemleri ve daha yüksek oranda obezite ve diyabete neden olması.
Annedeki riskler : Bebeğin iri olması nedeniyle sezaryen ihtiyacı, kalp, böbrek, sinirler ve göz hasarı.
Tanı Nasıl Konulur?
A1C : 3 ayın ortalamasını gösteren önemli bir testtir. Hem tanıda hem hastalığın takibinde kullanılır.
Kan şekeri değerleri : Sık sık bakılmalıdır. Açlık kan şekeri 126 mg/dL altında olmalıdır.
Hamilelik şekeri için de bir şeker yükleme testi önerilmektedir.
Diyabet sadece dahiliye uzmanını değil bir çok branşı da etkilemekte olan önemli bir hastalıktır. Çağımızda daha bir çok insanı etkilemeye devam edecektir. Hem maddi hem manevi etkilere yol açabilen bu hastalıkta savaşımız süreklilik içermelidir.
Teşekkürler
Dr. Ömer HERSEK
İç Hastalıkları Uzmanı
Bilgilendirme amaçlıdır.