Parkinson hastalığının gözlemlenen belirtileri öncelikli olarak dört unsurdan oluşur :
Parkinson'un en bilindik bulgusu olan titremeler, tek bir parmakta olabileceği gibi vücudun başka yerlerinde de görülebilir. Titreme uyku halinde gözlemlenmezken sinirlilik, stres veya hareket halinde artabilir. Hastalar kimi zaman fark edilmesi güç çok hafif titremelerin bile farkına varabilir. Her titreme Parkinson hastalığının habercisi olmayabilir. Stres, korku ve benzeri etmenler, tiroid bezini hızlı çalıştıran diğer hastalıklar da titremelere neden olabilir.
Hareketlerde yavaşlama günlük işlerde aksamaya yol açabilirken, temel hareketlerde de hastaların zorluk çekmesine neden olarak yaşamlarını olumsuz etkilemektedir. Kasların gücünde bir zayıflık olmamasına rağmen yorgunluk ve art arda yapılan hareketlerde zorluk yaşanması gözlemlenir.
Kaslarda sertlik daha çok kollarda veya bacaklarda hissedilir ve hastaların çoğu bu belirtilerin farkına varmadıklarından, muayene esnasında hekim tarafından saptanır. Kaslarda sertleşme en sık el, ayak bileği, dirsek veya diz eklemi muayenesi esnasında gözlemlenir.
Denge bozukluğu zamanla ilerleyen bir bulgudur. Duruş, denge ve yürüyüşte bozulmalar meydana gelir ve hastaların dik duramadığı gözlemlenir. Duruş bozukluklarından kaynaklı bel ve sırt ağrıları oluşur.
Bu bulgular dışında Parkinson hastalığında başka belirtiler de görülebilir. Tansiyon düşüklüğü, konuşma bozukluğu, yutmada zorluk, ağızda salya birikmesi, ayaklarda şişme, cinsel işlevde bozukluklar, kabızlık ve idrar yapamama, aşırı terleme nedeniyle ciltte yağlanmanın artması, ağrılar, görme bozuklukları gibi bedensel şikayetler ile depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik belirtiler meydana gelebilir.
Parkinson hastalığı, beyinde hücre dejenerasyonu ile başlayıp bu hücrelerin dopamin isimli hormonu üreten nöronların kaybı ile gerçekleşen tedavi edilmez ise günlük yaşam aktivitesini bozan nörolojik bir hastalıktır. Nöron kayıplarının belirli bir oranda çoğalması hastalığın ilerlemesi ile doğru orantıdadır ve hastalarda yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler.
Parkinson hastalığının görülme oranı, ilerleyen yaşlarda daha da artmaktadır. Erkeklerin Parkinson hastalığına yakalanma sıklığının, kadınlara göre iki kat daha sık olduğu gözlenmektedir. Türkiye'de 60.000 civarında Parkinson hastası olduğu tahmin edilmektedir. Genç yaşta Parkinson hastalığına tutulan bireylerde kalıtımsal olarak hastalığın oluştuğuna dair moleküler ve genetik çalışmalar mevcuttur. Hastaların yaklaşık yüzde 25'inin en az birinci dereceden Parkinson hastası olan yakınının olduğu görülmektedir. Hastalık ortalama 45-70 yaşları arasında, sıklıkla 60 yaş üzerinde başlar.
Parkinson hastalığını tamamen durduracak bir tedavi yoktur ancak mevcut bulguların tedavisi sayesinde hastalar yaşam kalitesini belirli bir seviyede tutarak tedavi edilebilirler. Hastalığın yavaş ilerlemesi nedeniyle hastaların hekim ve gerektiğinde fizyoterapist ile işbirliği yapmaları çok önemlidir.
Hastalığa etkili tedavi yalnızca ilaçlarla sınırlı kalmamalıdır. Bu dönemde psikolojik ve sosyal desteğin hastaya verilmesi de tedavide oldukça önemli bir unsur olarak görülmektedir. Doğru tanının konulması durumunda hastaların tedavilerine %90 oranında olumlu yanıt verdiği görülmektedir. Bu tedaviler nörolog rehberliğinde ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve destek tedavisi olarak üçe ayrılır. Uygun tedavinin belirlenmesinde hastanın yaşı, mevcut bulgulardan hangisinin baskın olduğu, yaşam temposu ve diğer hastalıkların varlığı en önemli unsurlardır. Bazı hastaların ilaç tedavisinde olumlu sonuç alınamaması durumunda cerrahi tedavi yapılması uygun görülebilir. Destek tedavisinde en önemli unsur rehabilitasyondur. Hastalara düzenli egzersizler yaptırarak Parkinson hastalığı sonucu oluşan motor dışı belirtilerinin düzelmesine yönelik uygulanmaktadır.
Bilgilendirme amaçlıdır.