Karaciğerde kronik enfeksiyona yol açan, özellikle siroz ve karaciğer tümörlerinin oluşumunda etkili olan Hepatit C (HCV) virüsü, tüm dünyada 150-200 milyon kişinin taşıdığı bir virüstür.
Bu virüsü taşıyan kişiden, sağlıklı bir kişiye kan temasında bulunulması veya kan ürünlerinin verilmesi, cerrahi operasyonlar, uyuşturucu kullanımına bağlı olarak ortak bir enjektör paylaşımı, korunmadan cinsel ilişkiye girmek, yeterli ölçüde sterilize edilmeyen cihazlarla yapılan diş tedavileri veya cerrahi müdahalelerde kullanılan cihazlar bulaşım nedenleri arasında yer almaktadır.
Bu virüsü alan bir kişide akut karaciğer enfeksiyonu veya kronik karaciğer iltihabı (hepatit) gelişebilir. Kronik hepatit hastalarında siroz hastalığı ve karaciğer tümörü oluşma riski bu virüsü taşımayan kişilerle kıyaslandığında belirgin oranda yüksektir. Onyıllardır varlığı bilinen Hepatit C virüsü, uzun süren çalışmalar sonucunda 1980’li yılların sonunda izole edilerek, bir RNA virüsü olduğu belirlenmiş ve ancak 1990’lı yılların başından itibaren kan ve kan ürünlerinde rutin tarama testleri yapılmaya başlanmıştır.
Bu derece ciddi sonuçları olan bu virusun enfekte kişilerin kanından tamamen ortadan kaldırılmasını hedef alan çalışmalar da aynı yıllarda başlamış ve 2015 yılına geldiğimiz süreçte %100’e ulaşan tedavi oranları ile muhteşem bir başarı örneği ortaya konmuştur. Bu başarı moleküler biyoloji ile klinik hepatolojinin işbirliğinin çağdaş bilimde ulaştığı tepe noktasıdır.
Baruch S. Blumberg 1968 yılında Hepatit B virusunu (Avustralya Antijeni) Avustralyalı bir Aborjin kişiden izole etti, 1973 yılında ise Hepatit A virusu için kan testleri rutin kullanıma katıldı. Ancak kan transfüzyonu sonrasunda Akut Hepatit geçiren birçok hastada halen etkenin ne olduğu ortaya çıkarılamıyordu. Evet, kan transfüzyonu yolu ile geçen bir virüsü vardı, akut hepatit oluşturuyordu ancak bu virüsü ortaya çıkarılamıyordu, bu virüsü non-A,non-B virüsü adı kondu. 1980’li yıllar non-A, non-B virüsünü izole etmek için uğraşan heyecanlı bir bilimsel yarışa tanık oldular ve sonunda 1980’lerin sonlarında CDC 8Centers for Disease Control) çalışan bir ekip virüsü izole etmeyi başardı, bu bir RNA virüsüydü ve Hepatit C virüsü adını almayı hak ediyordu.
1990’ların başında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tüm kan vericilerinde bu virüsün taranmasına başlandı. Yine aynı dönemde virüsün hastalık oluşturma mekanizmaları, karaciğer hücrelerinde nasıl çoğaldığı, oluşan kronik hepatitin seyri ve sonuçları gün ışığına çıkarılamaya başlandı. Bu dönem tedavi amaçlı çalışmaların da başlatıldığı dönem olmuştur.
Akut veya kronik duruma bağlı olarak değişkenlik gösterebilen hepatit C belirtileri genellikle;
Hepatit C enfeksiyonu akut veya kronik karaciğer iltihabına yol açabilmektedir. Akut Karaciğer iltihabında sarılık, idrar renginde koyulaşma, karın ağrısı ve bulantı gibi şikayetlere yol açmaktadır, kronik karaciğer ilitihabında ise çoğunlukla sinsi seyreder ve herhangi bir bulgu yada yakınma oluşturmayabilir. Bu hastalarda sıklıkla başka bir nedenle yapılan rutin kan testleri sonrasında tanı konmaktadır. Hepatit C enfeksiyonu sadece kan ve kan ürünleri bağışlayan hastalarda rutin olarak taranmaktadır.
Hepatit c hastalığına yakalanan kişilerde karaciğerin mineral ve vitamin depolaması, kanın pıhtılaştırma faktörlerinin üretiminin sağlanması, protein ve enzim sentezinin desteklenmesi amacıyla dikkatli ve dengeli beslenilmelidir. Özellikle taze meyve ve sebze tüketimi, egzersizler, stresten uzak yaşam karaciğer sağlığının korunmasına katkı sağlamaktadır.
Karaciğer dostu olarak bilinen enginar, sarımsak, kuşkonmaz, yer fıstığı gibi besinlerle, üzüm ve greyfurt gibi meyveler karaciğer sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. Uskumru, somon gibi balıkların tüketimi de karaciğer için faydalıdır. Hepatit c hastalığına yakalanan kişilerde beslenme, doktor kontrolünde belirlenen programa göre hazırlanmaktadır.
Hepatit C tedavi edilebilir bir hastalıktır. Son 10 yılda hepatit C tedavisinde hızlı gelişmeler olmuştur. Tedavide gelişmeler 1990'lı yıllarda İnterferonlar ile başlamış, 2000'li yıllarda ise hız kazanmıştır. Pegile interferon ve ribavirin ilaçlarının birlikte kullanılması ile tedavide başarı oranları (virusun kandan temizlenmesi) %50’ler düzeyini geçmemiştir. Son yıllarda yeni ilaçların eklenmesi ile başarı oranlarını %95'ler düzeyine ulaşmaktadır.
Yıllar boyunca devam eden aşı geliştirme çalışmalarına rağmen hepatit C virüsünün tıbbın hizmetine sunulmuş bir aşısı yoktur.
Gastroentereloji polikliniğimizde profesör doktorumuz tarafından Viral Hastalıkların (Hepatit B - Hepatit C), tanı, takip ve tedavi, tüm karaciğer, safrakesedi, pankreas ve sindirim sistemi hastalıkları, karaciğer yağlanması teşhisi gerçekleştirilmektedir.
Detaylı bilgi için randevu alabilir veya 444 54 33 çağrı merkezimiz ile iletişime geçebilirsiniz.
Bilgilendirme amaçlıdır.